Suyun Son Damlası: Barajlar Kururken Yeraltı Suları da Tükeniyor

Suyun Son Damlası: Barajlar Kururken Yeraltı Suları da Tükeniyor

Kuraklık, artık bir geleceğin değil bugünün meselesi. Türkiye’nin birçok şehrinde baraj seviyeleri kritik eşiğin altına düşerken, musluklardan akan suyun ardında görünmeyen bir savaş sürüyor: yeraltı sularının kontrolsüzce çekilmesi.

Barajlar Alarm Veriyor

DSİ verilerine göre Türkiye genelinde baraj doluluk oranları son yılların en düşük seviyelerinde. İstanbul, Ankara ve İzmir gibi büyük şehirlerde dahi su rezervleri, mevsim normallerinin çok altında seyrediyor.
Bursa, Eskişehir, Konya gibi şehirlerde ise tablo daha da kritik: barajlar neredeyse tarımsal sulamayı karşılayamayacak durumda.
Kurak geçen kışlar, azalan kar örtüsü ve yüksek buharlaşma oranı, yüzey sularını hızla tüketiyor. Ancak barajlardaki suyun azalması sadece muslukların kesilmesi anlamına gelmiyor — aynı zamanda yeraltı sularına yönelen baskının artması demek.

Görünmeyen Tehlike: Yeraltı Sularının Sessiz Çöküşü

Yeraltı suları, doğanın binlerce yılda oluşturduğu hassas bir ekosistemdir. Ancak özellikle son on yılda, artan sanayi, tarım ve içme suyu talepleriyle birlikte bu rezervler hızla çekilmeye başladı.
Bazı bölgelerde yeraltı su seviyesi yılda 2 ila 4 metre düşüyor. Bu durum, sadece kuyuların kurumasına değil, zemin oturmaları ve toprak çöküntülerine kadar uzanan ciddi jeolojik riskler yaratıyor.

En çarpıcı örneklerden biri Konya Ovası. Uydu verileri, son 20 yılda bölgedeki yeraltı su seviyesinin dramatik biçimde azaldığını gösteriyor. Yani, gözle görülmeyen bir çölleşme yaşanıyor.

Su Şirketlerinin ve Endüstrinin Payı

Yeraltı sularına olan bu aşırı talepte bireysel kullanım kadar, şişelenmiş su şirketlerinin de payı büyük.
Bir litre içme suyu üretmek için 3 ila 5 litre su harcandığı biliniyor. Ayrıca bu firmaların birçoğu, kamuya ait su kaynaklarını oldukça düşük bedellerle kiralayıp milyonlarca şişe üretiyor.
Bu üretim yalnızca suyu değil, aynı zamanda doğayı da tüketiyor:

  • Plastik şişe üretiminde kullanılan PET malzeme fosil yakıtlardan üretiliyor.
  • Şişeleme, depolama ve nakliye süreçleri ciddi karbon emisyonu yaratıyor.
  • Bu zincirin sonunda ise doğada yüzyıllarca çözülmeyen plastik atıklar kalıyor.

Bir anlamda, doğadan su çekip doğaya plastik bırakıyoruz.

Suyun Gerçek Bedelini Görmek

Suyun fiyatını faturada değil, doğada ödüyoruz.Barajlardaki düşen seviyeler, kuruyan göller ve küçülen akarsular; sadece birer çevresel gösterge değil, aynı zamanda yaşam biçimimizin sürdürülemezliğinin aynası.
Oysa çözüm mümkün:

  • Şebeke suyu altyapısında kayıp-kaçak oranlarını azaltmak,
  • Sanayi ve tarımda su verimliliği teknolojilerine yatırım yapmak,
  • Şişelenmiş su yerine yeniden doldurulabilir sistemleri teşvik etmek,
  • Ve en önemlisi, suyu sadece bir tüketim maddesi değil, bir yaşam hakkı olarak görmek.

Sonuç: Musluktan Akan Su, Geleceğimizdir

Bugün barajlardaki her düşen santimetre, yarının yaşam kalitesinden çalınan bir parçadır.
Suyu korumak; sadece bireysel bir tasarruf alışkanlığı değil, kolektif bir sorumluluk haline gelmek zorunda.
Çünkü suyun son damlası, insanlığın son nefesiyle eşdeğer olabilir.

Leave a Reply

Your email address will not be published.Required fields are marked *