Günümüzün en büyük çevresel krizlerinden biri olan plastik kirliliği, yalnızca okyanuslarda değil, şehirlerin göbeğinde, gündelik etkinliklerde de karşımıza çıkıyor. İstanbul’da gerçekleştirilen büyük çaplı bir müzik festivalinde yalnızca bir gün içerisinde yaklaşık 78.000 adet plastik şişe kullanıldığı tespit edildi. Bu rakam, çevresel sürdürülebilirliğin teoride kaldığı, pratikte ise büyük ölçüde göz ardı edildiğini bir kez daha ortaya koyuyor.
Şişelenmiş Su: Görünmeyen Bir Tehdit
Plastik şişe kullanımının yalnızca atık sorunu yaratmadığı, aynı zamanda sağlık üzerinde doğrudan etkileri olduğu artık bilimsel olarak da kanıtlanmış durumda. Columbia Üniversitesi tarafından yapılan bir araştırmaya göre, şişelenmiş suların her litresinde ortalama 240.000 mikroplastik parçacığı bulunduğu tespit edildi. Bu parçacıklar doğaya karışmakla kalmıyor, insan vücuduna da girerek uzun vadeli sağlık sorunlarına yol açabiliyor.
Dahası, şişelenmiş suyun üretimi, taşınması ve soğutulması süreçleri boyunca ortaya çıkan karbon emisyonları, küresel ısınmayı hızlandıran temel faktörler arasında yer alıyor. Oysa çoğu şişelenmiş su, teknik olarak arıtılmış musluk suyundan ibaret ve yüksek fiyatlarla tüketiciye sunuluyor.
Alternatif Var: Yerinde Arıtma ve Yeniden Kullanılabilir Sistemler
Bu noktada sürdürülebilir çözümlerden biri olarak yerinde su arıtma sistemleri öne çıkıyor. Doğrudan etkinlik alanına entegre edilebilen, gelişmiş filtreleme teknolojileriyle çalışan sistemler sayesinde hem içilebilir kalitede suya erişim sağlanıyor hem de plastik atık oluşumu önleniyor.
Festival örneğinden yola çıkacak olursak; Viamola gibi sistemlerle donatılmış bir su istasyonu kullanılsaydı:
- Tek kullanımlık 78.000 plastik şişe yerine yeniden kullanılabilir mataralar ile sıfır atık hedeflenebilirdi.
- Su tüketimi gerçek zamanlı izlenerek şeffaf ve güvenli bir altyapı sağlanabilirdi.
- Markalar ve sponsorlar, yalnızca isimlerini değil, değerlerini de konumlandırabilecekleri bir sürdürülebilirlik modeli sunabilirdi.
Sürdürülebilirlik: Stratejiye Dönüşmeyen Söylem Eksiktir
Etkinliklerde, kampüslerde, AVM’lerde ya da iş yerlerinde “sürdürülebilirlik” kavramı sıklıkla dile getiriliyor. Ancak bu kavram, yalnızca iletişim dilinde yer alarak değil, somut altyapı yatırımlarıyla güçlendiğinde gerçek bir etki yaratabiliyor.
Plastik şişe tüketimini azaltmak, yalnızca çevreci bir tercih değil; aynı zamanda ekonomik, sağlık odaklı ve stratejik bir karardır. Suya erişimi demokratikleştiren, karbon ayak izini azaltan ve kurumların çevresel taahhütlerini görünür kılan sistemler sayesinde bu değişim mümkün.
Sonuç: Her Yudumun Sorumluluğu Var
Bir festivale katılan binlerce insanın tükettiği su, doğru yönetilmediği sürece ciddi bir çevresel krize dönüşebilir. Plastik atıklar, yalnızca festival alanlarında değil, denizlerde, toprağımızda ve bedenlerimizde de birikiyor.
Bu nedenle sürdürülebilir su çözümlerine geçiş artık bir tercih değil, bir zorunluluk haline gelmiştir. Kamusal alanlarda, büyük etkinliklerde ve kurumsal yapılarda şişelenmiş suya alternatif arayan her kurum, yalnızca bugünü değil, yarını da korur.